top of page

BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ İLE TOPYEKÛN MÜCADELE (II)

(Geçen Haftaki Yazının Devamı)

Ekonomi alanında hak gözetilerek bölge halkının her ne sebeple olursa olsun geri kalmışlığını zaman geçirmeden bir an önce ortadan kaldırmak için somut adımlar atılmalıdır. Ülkemizde hayvancılık bitmek üzere, özellikle bölge halkına hayvancılık için koşullar sağlanmalıdır. Çiftçi’ye (ürün almak koşulu ile) imkânlar sağlanmalıdır. Burada altını çizerek belirtiyorum ki yardım yapılarak değil de Atatürk’ün devletçilik ilkesi devreye girerek kimse gitmiyor ise devlet kendi eliyle o bölgelere fabrikalar açmak zorundadır. Fabrikalar açılırsa insanlar mezralarından da merkez bölgelere kendi istekleri ile göç ederler. Bu merkez olan yerlere eğitim, sağlık v.s. götürmek çok daha kolay olur. Köy kent projesi mantığı burada çok daha kolay işlenir. Düşününüz; ayrı ayrı köylere taşıma ile eğitim götürmek nerede, merkezleşen yerlere yapmak nerede?

Eğitim alanında öğretmen özel yetiştirilmeli[1][1], eğitim-öğretim yaşının 7 geç olmasından dolayı, 4-7 yaş arasında üç yıllığına okulöncesi eğitimi verilerek 4 yaşından itibaren devlet iyi bir vatandaş olarak yetiştirmeyi üstlenmelidir. Bu eğitimi vermede eğitim durumunun sıkıntılı olduğu bölgeler pilot bölge seçilerek oralara devlet kreşleri açılmalı ve kadrolu öğretmenler devlet politikası olarak teşvik edilerek atanmalıdır. Örneğin İzmir’de öğretmen/İmam eksikliği olsa dahi öncelik sırasını bugüne kadar eksik bıraktığı bölgelere verilmelidir.

Kültür alanında şu ayrımdan Türkiye kurtulmalı örgüt rengi, Nevruz Bayramı gibi(ki Nevruz yapıldı.) konularda onların Türklerin öz kültürlerinde olduğunu her yönde açıkça beyan etmeli. Örgütün kullandıklarını sen kendine alırsan örgüt propagandasından kurtulursun. Sarı-Kırmızı-Yeşil renkleri yıllardır bizim kültürümüzde zaten vardı. Örgüt kullanıyor diye bunu kültürümüzden çıkarmayacağız tabii ki. Nevruz için de alternatif nevruzlara izin verilmeyecek; yapılacaksa da yasadışı olaylara karışılmayacak, karışılırsa bir daha ki sene asla izin verilmeyeceği açıklıkla bildirilmelidir. Daha da ileri gidilerek; herkes elini taşın altına koyarak alternatif nevruz kutlamalarına devlet büyükleri de katılmalı. Onlar katılırlarsa o sloganları atamazlar, o olaylar yaşanmaz.

Bunları yazarken bugünleri düşünüyorum ve çalınan müziklerde teröristlerin sözde destanlarını anlatan müziklerin çalınarak yapılan yasadışı eylemlere müdahale etmeyen ve hatta seyreden güvenlik güçlerimizi anlamak mümkün değil. Belki diyeceksiniz ki onlar emir almadan müdahale edemez.

Güvenlik güçlerinin temel görevi nedir?

Ülkemdeki huzuru sağlamak, devletin bölünmez bütünlüğüne kastedenleri etkisiz kılmak değil midir?

Bunları yaparken de mevcut Anayasamızdan taviz vermemek değil midir?

Herkes taşın altına elini koymalı ve Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne müdahale edenlere asla taviz vermemelidir. Emir verme konumunda bulunan yetkili merciler de bunları düşünerek emir vermelidirler.

Devlet gizli yaptığı planlamadan geçerli olacak şekilde terör örgütü saflarında olanlara dağdan inmeleri ve teslim olmaları için 30 gün süre tanımalı. Bu konuda kararlı olunduğunu tüm dünyaya deklare etmeli. Ailelere de 30 gün içerisinde çocukları ile iletişime geçip ikna etmeleri çağrısında medya başta olmak üzere tüm imkânlar seferber edilmelidir. Terörü ve teröristi övme suçu işleyenlere en ağır cezalar verilmelidir. Çünkü terör örgütlerinin en büyük gücü moral gücüdür.

Sürenin dolmasından sonra yetkililerin belirleyeceği bir zamanda dağlar, mezralar, şehir merkezleri özel birliklerle adeta taş üstünde taş bırakılmayacak şekilde temizlenmeli ve kandil dâhil olmak üzere Sözde K…stan denilen Irak’ın Kuzey Bölgesi Türk Birliklerinin kontrolüne geçene kadar tüm teknolojik silahlar kullanılarak askeri operasyon yapılmalıdır.

Tekrar belirtmem gerekirse geçen haftaki bölümde de ifade ettiğim gibi bu operasyonlar yapılırken eş zamanlı olarak belli bölgeler sıkıyönetim altına alınmalı ve elebaşları kendileri için önemli olan yerlerde idam edilmelidir. Bunun da sebebi ileride 100 yıl sonra da olsa böyle bir işe kalkışacak kişi ya da kişililere ders niteliğinde olmalıdır.

Eş zamanlı yapılan bu mücadelenin son ve önemli aşaması da Kürt kökenli kardeşlerimize devlet, “içimizdeki sorunları başka devletler değil, biz kendi içimizde çözmeliyiz” diyerek temiz bir sayfa açmalı. Ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye sokmayacak şekilde, resmi dil yapılmadan kendi aileleriyle hangi dil/lehçe konuşmak isteniyorsa ülkemizde özgürce konuşmaları ve kültürleri yaşamaları için her türlü ortam oluşturulmalıdır.

 

[1][1] Bu konu eğitim-öğretim ’e öneriler yazı dizisinde geniş olarak işlenilecektir.

neden_ataturk.jpg
bottom of page